27 Eylül 2013 Cuma

Renklerin hastasıyız




* Yurtdışından geldiğiniz dönemde ilk programınızı CNN Türk’e yapmıştınız. Yeni sezonda yine aynı adrestesiniz.


- Evet, “evli evine köylü köyüne” durumu oldu.
   
* “Renkler” programı nasıl doğdu?


- Amerika’dan geldiğimde, benden davul çalmayı öğrenmek isteyen çocuklar oldu. Onlarla bir grup oluşturduk. Derken çok güzel bir okul yaptık, bir sene sonra da hep beraber Küba’ya gittik. Buraya döndükten sonra diğer sınıfım da Küba’ya gitmek istedi. Bir sene sonra yeniden Küba’ya gitmeye hazırlanırken, Cüneyt Özdemir aradı, Serdar Akinan’la birlikte bu geziye katılmak istediğini söyledi. Ben de onlara “Bir kamera alın, bütün geziyi çekin” dedim. Gezinin ardından Cüneyt, o görüntüleri montajlayıp CNN Türk’e götürmek istedi. “Renkler” programı böyle ortaya çıktı. Şimdi de yeniden CNN Türk ekranındayız…


* Küba’da tanınan birisiniz, öyle değil mi?


- Evet. Hatta Kübalının biri bizim öğrencilere “Ayhan Sicimoğlu, Türkiye’de de Küba’daki kadar tanınıyor mu? diye sormuş.


* Yolunuzun Cüneyt Özdemir’le kesişmesinden önce sizin “Zaten geziyorum, bir de program yapayım” gibi bir düşünceniz yok muydu?


- Hayır. Çünkü program için gidince istediğin gibi gezemiyorsun, vaktin olmuyor buna. Bir de başka bir gözle bakıyorsun etrafa. “Kamerayı nereye koyacağız?” diyorsun mesela. Ya da “Garsona geri git, bir daha gel” diyorsun, o ara getirdiği yemek soğuyor, tabak bozuluyor, aynısından bir daha istiyorsun…

İŞİNİ SEVMEDEN YAPMAK İŞKENCE


* Gezi, işe dönüşünce keyifli olmaktan çıkıyor mu yani?


- Keyifli olmaktan çıkmıyor, gezi olmaktan çıkıyor. Yoksa keyifli bir iş yapıyorum. Ayrıca işimi seviyorum. İşini sevmeden yapmak, en büyük işkence.

* Gittiğiniz her yer hakkında bilginiz var. Nasıl hafızanızda tutuyorsunuz bu kadar bilgiyi?


- Tutamıyorum, unutuyorum. Artık bu yaşta hafızam almıyor o kadar şeyi. Bir de insanın beyni dolunca, bazı şeyler siliniyor. Ama şöyle bir üzerinden geçince, eski yerine geliyor. Mesela Portekizce’yi unutuyorum, Brezilya’ya gidip bir hafta kalınca bülbül gibi oluyorum.


* Kaç dil biliyorsunuz?


- Çok bilmiyorum. İngilizcem ve İtalyancam çok iyi, Fransızcam kötü.


‘HASTASIYIM’ HASTALIK OLDU


* Sıkça kullandığınız “Hastasıyız!” kelimesiyle pek çok kişiyi kendinize hasta ettiniz. Nasıl dolandı dilinize bu kelime?


- Ben bir yapıya “Görkemli” demeyi sevmiyorum. Ya da “Çok güzel, harikulade” demek olmuyor. Ama ‘Hastasıyım!’ kelimesi tam oturuyor. Pat diye ağzıma geldi, baktım olayı da güzel anlatıyor, devam ettim. Şimdi daha az kullanmaya çalışıyorum ama kullanmadan da duramıyorum, hastalık oldu.


* Yeni sezonda ilk programı da bu kelimeyle mi açacaksınız?

- Evet, bu kez Sorrento’dayız. “Bakınız güzel insanlar, deniz güzel. Neyiz? Hastasıyız!” diyoruz.

* Başka neler var ilk programda?

- Capri’ye gittik. Orada bir aile restoranında çekim yaptık. Ayrıca bir tepeye çıktık. Capri adasının en tepesine bir Felsefe Parkı yapmışlar, onu göstereceğiz programda. Ağaçların üzerinde Nietzsche’den, Sofokles’den sözler var, bunları izleyeceksiniz. Bir de Selanik’e gittik. Orada Atatürk’ün evine de girmek istedik ama restorasyon varmış, içeri giremedik.


ÖNCE KİTAPÇIYA DALARIM


* Bilmediğiniz bir şehre gittiğinizde ilk olarak ne yaparsınız?


- İlk olarak bir kitapçıya dalarım. Sabah 07.00’ye kadar kitap okuyup, 08.00’de çekime girdiğim çok olmuştur. Bir yapıya bakıp da “Ay çok güzelmiş bu” demektense tarihini bilmek istiyorum. Gezmenin en keyifli yanı da öğrenmek.


* Gidip çekmediğiniz ülke kaldı mı?


- Evet, var gitmediğim yerler. “Renkler”le birlikte Japonya, Güney Afrika -gittim ama çekmedim-, Vietnam, Kosta Rika ve Avustralya’ya gitmek istiyorum. Hastasıyım!


 




Youtube üzerinden izlemek için tıklayın : http://www.hurriyet.com.tr/magazin/magazinhatti/24794641.asp
Renklerin hastasıyız
http://www.hurriyet.com.tr/magazin/magazinhatti/24794641.asp



Renklerin hastasıyız

Canlı TV izle

0 yorum:

Yorum Gönder